TEMA Vakfı'nın Kurucusu Hayrettin Karaca Açık Gazete'deydi

-
Aa
+
a
a
a

 

Türkiye’de doğanın korunması mücadelesinin en önemli isimlerinden, TEMA Vakfı’nın kurucusu Hayrettin Karaca Açık Gazete’de konuğumuzdu. Geçtiğimiz günlerde aldığı uluslararası “Doğru Yaşam Ödülü”nün de, TEMA’ya Doha'da BM tarafından yeni verilen “Yaşam İçin Toprak” (Land for Life)* ödülü gibi aslında vakıfa ait olduğunu söyledi.

Dinlemek için:

İndirmek için: mp3, 21.2 Mb.

3 Aralık 2012 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

Açık Gazete’nin podcast servisine ulaşmak için tıklayın.

 

* Çölleşmeyle Mücadele Sekreteryası UNCCD, dünyada ilk kez verilen Land for Life (Yaşam İçin Toprak) Ödülü’nü Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen ödül töreniyle TEMA'ya verdi. TEMA Vakfı Genel Müdürü Serdar Sarıgül  bugün DOHA'dan Açık Gazete'ye bağlandı, hem bu ödül hem de Doha'da süren müzakerelerin gidişatı hakkında bilgi verdi.

Dinlemek için:

İndirmek için: mp3, 11.5 Mb.

4 Aralık 2012 tarihinde Açık Radyo'da Açık Gazete programında yayınlanmışyır.

 ***

Ömer Madra: Açık Radyo’da Açık Gazete programında konuğumuz Hayrettin Karaca. Hem bilim insanı, hem de sanayiciliğinin yanı sıra Türkiye’de çok uzun zamandan beri doğanın korunması için örgütlü olarak da büyük bir mücadele vermiş bir kişi Hayrettin Karaca. Şimdi aldığı iki ödül vasıtasıyla konuşacağız. Hoş geldiniz Hayrettin Bey.

 

Hayrettin Karaca: Hoş bulduk!

 

ÖM: Sizi burada görmek bize mutluluk veriyor. ‘The Right Livelihood Award’ diye adlandırılan ‘Doğru Yaşam Ödülü’nü kazandığınız için tebriklerimizi sunalım öncelikle size. Bunu almaya yakında İsveç’e gidiyorsunuz değil mi?

 

HK: Evet İsveç’e gidiyoruz, 7 Aralık’ta verilecek ödül.

ÖM: Nobel ödüllerinden hemen bir gün önce başlıyor töreni de galiba yanılmıyorsam?

HK: O kadarını bilmiyorum.

ÖM: Evet öyle bir şey var ve ‘alternatif Nobel’ deniyor, bugüne kadar son derece önemli insanlar tarafından kazanılmış olan, yakından takip etmeye çalıştığımız bir ödül bu. Biraz da Nobel’i de eleştirir şekilde ele alıyorlar. Aralarında çok önemli çevreciler var, mesela Kenya’dan bakanlık da yapmış olan Wangari Muta Maathai, Astrid Anna Emilia Lindgren, Petra Karin Kelly, Amy Goodman, Rusların da ünlü muhalif grubu Memorial gibi. Yani çok önemli bir ödül, Türkiye’den birine de ilk defa bildiğim kadarıyla veriliyor değil mi? Biraz ondan bahseder misiniz lütfen?

HK: Bu ödülün bana verilmiş ödül gibi anılmasını istemiyorum, çünkü TEMA’ya verilmiştir. Bu ödülünün maksadı, bana verilmesinin temeli TEMA’nın yaptığı hizmetlerdir. Evet TEMA’da ben de varım, ama TEMA bir halk hareketidir; kişilerle TEMA’yı yorumlamak, kişilerle hudutlu bırakmak son derece yanlıştır. O halde bu TEMA’ya verilmiştir, TEMA da bir Türk vakfı olduğuna göre bana göre bunu Türkiye almıştır. Benim yorumum bu, çünkü beni buraya getiren bir halk hareketidir, TEMA getirmiştir beni buraya. Şimdi düşünelim bakalım ben TEMA gibi bir vakfın bir üyesi olmasaydım bu ödül bana verilir miydi bugüne kadar?

 

ÖM: Bu ikisi şüphesiz iç içe geçmiş, ama sizin de TEMA’nın kurulup bu şekilde bir halk hareketi halini almasında, genişlemesinde, örgütlenmesinde payınız küçümsenemez tabii ki.

 

HK: Tabii var, ben de onun içinde bir bireyim, benim de hizmetim oldu ama herkesin hizmeti kendi imkanlarıyla hudutludur. O bakımdan ben daha başka bir şeyler yapmış olabilirim ama bu bir halk hareketidir.

 

ÖM: Evet aynen öyle, yani Türkiye’deki bu yalnız çevre alanında değil çeşitli farklı alanları da düşünüldüğünde de TEMA geniş tabana yayılmış olan çok önemli, büyük bir örgüt, en büyüklerinden birisi oldu.

 

HK: Evet bugün 470 bin üyemiz var.

 

ÖM: Muazzam bir şey!

 

HK: Bunların çoğu, bugün 280-290 bin’i hâlâ faaliyet içinde, ama diğerleri kim? İlk okuldayken TEMA’ ya üye olmuşlar bugün büyümüşler, bir işadamı olmuşlar, onların faaliyeti içinde, yani biz şimdi 300 bin kişi faal durumdayız ama kayıtlı üye olarak 470 bin üyemiz var ama bundan razı değiliz, en azından 10 milyon’a çıkaracağız bunu. Hayır, gülmeyin!

ÖM: Gülmüyorum, hiç gülmüyorum.

HK: Şimdi TEMA’ya üye olması için elde bir kart olması şart değil, TEMA hareketinin içinde olması lazımdır. TEMA dünya kurtuluş hareketidir, hiç başka türlü yorumlamam. Dünya barışı Anadolu’dan gelecektir. Bakın Türkiye’den demiyorum, o Anadolu kültürü dünya barışının bana göre bugün temelidir. Bu bakımdan biz neye 10 bin veya 9 bin olur, şimdi bir hareket lazımsa, bir bilgi lazımsa, bir tanıtma lazımsa 10 milyon kişi o anda faaliyete geçecektir. Şimdi benim “Bilgi, ilgi, tepki” diye bir makalem var 1996’da. Tepki toplumu istiyorum, nasıl olacak o? Olumlu var, olumsuz var. Olumluları daha öne alıyorum, bir kişi kim olursa olsun çoban olur, milletvekili olur, başbakan olur, bir esnaf olur, eğer doğaya ve Türkiye’ye bu yolda hizmet etmişse ben hemen ona telefon açarım yahut yazarım, onu kutlarım. Bütün vatandaşlarımın bunu yapmalarını istiyorum. Bunu alan kişi, bu benim, senin ve onun, bunun teşvikiyle alan kişi kendine güvenecektir, “yahu ben yalnız değilim görüyor musun!” Ona ben bu şekilde bir güvence de veriyorum ve onu teşvik ediyorum bu şekilde ama bunun tersi de olabilir. Mesela ben şimdi bugüne kadar ki bütün Amerikan büyükelçilerine yazmışım: “Türkiye’yi siz mi idare edeceksiniz? Bırakın artık bunu!” diye yazmışım, Cumhurbaşkanı’na yazmışım, Cumhurbaşkanı’nı Nike’la bir şeyle gördüm onu, ona da bir şey yazdım. Anayasa mahkemesine yazarım; bunlar ayrı şeyler ama benim bütün vatandaştan istediğim bu yolda Türkiye’ye hizmet edecek ufacık bir şey yapmış olsa bile onu kutlayalım. 

ÖM: Şüphesiz. Ben de bir de şunu sormak istiyorum, şimdi bu Doğru Yaşam Ödülü’nün TEMA vesilesiyle size verilmesi ya da TEMA’yı temsilen diyelim, size verilmesinde gerekçe olarak neyi gösteriyorlar? Bu toprak, erozyon çalışmalarını mı?

HK: Tabii tabii. Yalnız tabii erozyon çalışmalarından sonra yapılan faaliyetleri, başarıları da içeriyor bu ödül. Mesela biz şimdi bir köyde bir proje –proje de demek istemiyorum çünkü benim için dil en önemli şeydir, çünkü kültür giderse ulus gider. Ben dil için de çok savaşıyorum, TEMA’nın bir etkinliği diyelim ona- bir köyde bir etkinlik. Orada başarılı olmuşuz. Dün fakir köylü, dilenen köylü bugün devlete vergi vermeğe başlamış. Kimi, neyi kullanmış? Toprağı kullanmış. Hiç verimsiz bir toprağı verimli bir hale getirebilmek mümkün. Bunu da kimler yapıyor? Türkiye’deki bilim adamları yapıyor, uzmanlarımız var, bunlar da TEMA adına hizmet eden vatandaşlarım. Şimdi öyle köyler var ki bugün devlete vergi vermeğe başladılar, öyle köyler var ki yaşlı analar, bacılar tenis kortu kurdular tenis oynuyorlar orada! İşte bu toprağın nelere kadir olduğunu, verimsiz toprak olsa bile nereye kadar hizmet edebileceğini ispatlıyoruz biz. Bu verdiğim bir tek örnektir ama bu da ödülün alınmasında veya ödülün verilmesinde bunlar çok çok etkili olmuştur. Yani biz artık toprak, bizi yani Atatürk gibi, Atatürk ne diyor? “Başlıca güç ve varlığımız topraktır” diyor. Ben de “dünya barışı topraktan gelecektir” diye tutturdum gidiyorum. Aç insanla sen barış kuramazsın.

ÖM: Öte yandan da tabii ciddi tehlikeler devam ediyor, yani yalnız bu dünyanın da en büyük, gezegenin önündeki en büyük problemlerden bir tanesi bu iklim değişikliği. İşte biraz önce, yayına girmeden önce de konuşuyorduk, World Watch’ın yayınladığı kitaplardan da ciddi bir problem var. Ayrıca dün mesela Milliyet gazetesinde Prof. Hayati Çelebi’nin de sel ve erozyondan en çok etkilenen ülkelerden biri olduğunu Türkiye’nin ve selleri önleyebilmek için de etkin bir toprak reformu gibi şeyler yapılması gerektiğine işaret ediyordu.

HK: O malum. 1955’ten beri bu gündemde, bugüne kadar daha gelemedik. Maalesef siyasi kadrolar 55’ten bu yana kadar bu yola gerekli hizmeti yapamadılar ama TEMA artık uluslararası kurum oldu. Bir gün burada Amerikan konsolosluğunda yemek yiyoruz, Nihat’la davet edildik. Biz ayrı ayrı masalarda oturuyoruz, benim oturduğum masada ben başladım gır, gır, gır anlatmağa TEMA’yı. “Mr. Karaca, lütfen bize de gelin bunları arkadaşlarımıza anlatın” dedi. Bir senatörmüş bu, senatör davet ettik, Nihat’la beraber gittik. Birinci gün bizi bir tatil köyüne götürdüler, ohoo, ikramlar, ikramlar! İkinci günü konuşuluyor.

ÖM: Amerika’da? 

HK: Evet. Nihat çok güzel bir konuşma yaptı, 15’er dakika vermişler. Ben de bir gün evvel 15 dakika verildiğini bildiğim için satır başları hazırladım. Güzel konuştum, son 5 dakikaya ne yapacağımızı, sorun budur ne yapacağımızı anlattım. Bitti. Senatör arkadaşlarımıza -30-35 tane senatör var, çok değil- “gördünüz mü işte böyle olacağız” dedi. O senatörün masasında TEMA üye kartı var. Şimdi TEMA nerelere gelmiş! İzin verirsen bir tane daha anlatacağım.

ÖM: Buyurun lütfen.

HK: Ben bir vesileyle Avrupa Birliği çevre komisyonu başkanı ile görüşme imkanı buldum. Görüştük, inanmıyor dediklerime, öyle gibi duruyor. Ben onu davet ettim, 3 kişi geldiler. Bir Hollandalı kendi, bir İngiliz, bir de Fransız, hepsi ayrı siyasi görüşü ayrı. Türkiye’yi gezdirdim. Olumsuzları da gösterdim “bak burada başarılı olamadık” diye ve başarılı olduklarımızı gösterdim. Cumhurbaşkanı bizi kabul etti, çevre bakanı bize ödül verdi orada. Türkiye’ye gelince şaşırdı kaldı bu uzun boylu bir adam, şaşırdı kaldı. Sonra son akşam artık veda yemeği veriliyor, sonra yemek yendi, kalktı ayağa, çın çın çın bardağa vurdu “biz TEMA’nın yaptığı bu hizmetlerin karşısında kalamazdık. Dünyaya ve Türkiye’ye yaptığı hizmet en büyük hizmettir bizim için. Üye formlarımızı doldurduk, lütfen bizi üyeliğe kabul edin” dediler. Ne yapalım kabul etmek zorunda kaldık!

ÖM: Harika!

HK: İşte TEMA bu! TEMA Deutschland diye, TEMA Netherland diye iki kardeşimiz var.

ÖM: Bu çok önemi, tam da bundan bahsetmişken vaktimiz de daralırken şunu da söylemek istiyorum, bu TEMA’nın bugün iklim sorumlusu Gökşen Şahin bizim de aynı zamanda programcımız olan genç bir arkadaşımız. Onun bu sabah bize açıkladığı –bu icazetlidir yani merak etmeyin- TEMA’nın ‘Land For Life’ diye Doha, Katar’da devam etmekte olan Birleşmiş Milletler iklim görüşmelerinde bugün “Yaşam İçin Toprak” adıyla dünya üzerinde ilk olarak toprak ve mera yasasının geliştirilmesi, çıkarılmasındaki çalışmaların, vb. çalışmalarından dolayı TEMA’ya dünya üzerinde ilk defa bu ödül veriliyor: Yaşam İçin Toprak ödülü.

HK: Öyle mi? Benim haberim yoktu! Bir tek gazete, bir tek televizyon vermediler bunu.

ÖM: Maalesef böyle.

HK: Neden vermediler? Biliyorum ben neden vermediler ama söyleyemiyorum. Biliyorsunuz artık konuşamıyoruz ya!

ÖM: Biz kendi kendimizi tenzih edelim Açık Radyo olarak.

HK: 154 katılım ama çok katılım olmuş, hepsini ayıklıyorlar 154’ü yarışmaya giriyor. Devletler devlet olarak girmiş olanlar var; ülkelerin tarım bakanlıkları, çevre bakanlıkları girmiş. Onların arasında TEMA ilk 10’a giriyor ilk gizli seçimde. Biz çok mutlu olduk! Bir de bakıyoruz ki TEMA birinci oluyor, yahu bu ne demek? Türkiye birinci oluyor bana göre, TEMA bir Türk hareketidir, Türkiye hareketedir ve bunu ne gazeteler yazdı, ne televizyonlar verdi, bu sır olarak kaldı! Ama şimdi bunu siz de sabahleyin vermiş biri bende, vallahi suçumuzu bilemiyorum. Böyle bir şey olabilir mi? Bununla Türkiye iftihar etmesi lazım.

ÖM: Gerçekten de bu özellikle de Türkiye’nin uluslararası aldığı ödüller arasında böyle dünyayı korumak, gezegene ve insan varlığına katkıda bulunmak pek fazla ödül aldığımız alanlar arasında değil Türkiye olarak. Onun için bunlar çok önemli.

HK: Aman aramızda bu saklı kalsın!

ÖM: Peki Hayrettin bey siz 1922 doğumlusunuz, yani 90 yaşını idrak etmiş durumdasınız ve ömrünüzün çok önemli bir bölümünü bu işe verdiniz. Herkes biliyor tabii ama gene de söyleyeyim, Yalova’da bir arboretum kurdunuz, bu her yerde de biliyor botanikçiler tarafından. Yılda iki kez yayınlanan da bir Arboretum Dergisi var. Bu da uluslararası araştırma ve görüşlerin de yayınlandığı bir forum oluyor. Arada da yargılandınız! Bir de bitirmeden önce bu ödüller için tebrik ederken, her ikisi için de çok tebriklerimizi sunarken bir de bu mahkemelerdeki yargılanmanızdan dolayı tebrik etmek istedik sizi. Bu son Koza İnşaat galiba?

HK: Şimdi efendim bir altın madeni bizi şikayet etmiş, yargılıyor. Bergama’dan bir köylü çağırdı TEMA’yı, biz köye gittik. Açık oturum gibi geldiler biz onları dinledik, onlar bizi dinlediler. Neler yapılması gerektiği hakkında bir heyecan duyduk karşılıklı olarak. Yürüyüşler yaptık, şarkılar söyledik, yani bir inancımız var artık, bunu yapacağız diye karar verdik. Ama arada dediler ki “şu anda bile ormanları bir görsen dayanamazsın, bütün ormanları kestiler”. “Yahu göreyim ben onu” dedim. Bir yangın kulesi varmış, oraya çıkardılar bizi, yangın kulesinden ormanları gördük. Hiii! Ben ne oldum bilemezsin “ama bak şu tepe var ya onun arkasında, o değil de bunun arkasında var, şunun arkasında var” dediler. “O halde gidelim, görelim” dedim. Gittik arkadaşlarla, benim talebim, ben istedim gittik gördük mü? Göremedik. Çünkü arabayla girdik, girişte de “burası orman girilmez” ya da “burası altın madeni girilmez” falan diye de bir levha yok. Ben de girer girmez o yol kenarlarında aman aman o doğal ekolojide yürüyemiyorum, yani gidemiyorum. 10 metre gidiyorum geri dönüyorum, onu çekemedim diye fotoğraflar çekiyorum. 150 metre ya da bilemedin daha fazla gitmiş olabilir, karşıdan da arabalar gelip geçiyor, bir araba bizim yanımızdan geçti, sonra o araba tekrar geldi. Hop benim karşımda durdu! “Buradan ileriye gidemezsiniz!” dedi, “niye?” “Gidemezsiniz! Burası altın madenidir, devletten şu imkanlarla bunu aldık, buradan ileriye gidemezsiniz!” dedi. “Ben altın madeni görmek istemiyorum evladım, “görüyorsun, ben kaybolan doğayı teyfi etmek istiyorum. Bak karşıda görüyorsun ormanı, çim gibi biçmişler yahu, yapma bunu evladım. Ben gireyim bunlara, merak etme altın madenine girmem, gel seni götürüp göstereyim altın madeni desen, dünyada gezdim, hele seni Amerika’ya bir de Güney Afrika’ya götüreyim de altın madeni neymiş sen gör!” dedim. “Ben ne yapacağım altın madeni göreceğim evladım, yok öyle bir derdim” dedim. “Hayır gidemezsin!” dedi. “Aaa, senin ihtiyarlığına verdim, fazla ısrar edersen gerekeni yaparım” dedi. Der demez 3-4 tane adam getirdiler, benim üzerime doğru yürümeğe başladılar. Ben kaçıp arabaya gidip kurtardım kendimi. Şimdi olay bu.

ÖM: Ama yargılanıyorsunuz?

HK: Ama yargılanıyorum. Dünyada ilk defa bu olacak ama iki imkan da beni mutlu eder, eğer ben beraat edersem eh ama bir de doğaya hizmet eden birisi daha orayı görmeden suçlanmıştır dersen dünyalar benim olur! İlk defa böyle bir ödülü almış olmak şerefine nail olurum.

ÖM: Bunu muhakkak takip edeceğiz Hayrettin bey. Maalesef süreyi şu anda doldurduk ama çok teşekkür ederiz bizimle birlikte bu anıları da paylaştığınız için. Bunlar anı da değil geleceğe ilişkin aslında vizyon diyelim. Çok teşekkür ederiz. Ödülü hem Doğru Yaşam Ödülü’nü TEMA üzerinden diyorsunuz aldınız ve birkaç gün sonra törende alacağınız hem de bugün sizin de belirttiğiniz gibi gazetelerde ve medyada pek yer bulamayan ama dünyada ilk defa TEMA’ya verilen ‘Yaşam İçin Toprak’ ödülü dolayısıyla sizi tebrik ederiz. O mahkeme üzerinden aldığınız üçüncü ödülü de ayrıca konuşuruz. Çok teşekkür ederiz Hayrettin bey.

HK: Açık Radyo’ya böyle bir imkânı verdiği için nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum, sağ olun, var olun!

ÖM: Estafurullah, o bizim mutluluğumuz efendim.

 

(Programı deşifre eden: Dilek Hepgüler)